Dileyen dilediği festivali yapmakta özgürdür...

Hele Londra gibi bir demokrasi merkezindeyseniz...

Her örgüt, her kurum hatta her kişi, gerekli yasal izinleri alıp, yeri de ayarlarsa, başka insanların özgürlüğünü engellemediği sürece, kendi kültürünü dilediği gibi sergileyebilir...

Haaa para da kazanma arzusu varsa, bunun hesabını da “vergi” makamları ile görür...

Beni “hiç” ilgilendirmez...

Londra’daki derneklerimiz, örgütlerimiz, kurumlarımız için de bu yazdıklarım geçerlidir.

-*-*-

Tek festival mi yapalım yoksa elli tane mi?

Olaya hangi açıdan baktığınıza bağlıdır.

İsterseniz elli değil, 350 tane de yaparsınız.

Ama meseleye “birlik beraberlik” adına yaklaşırsanız; KKTC Başbakanı önünde sözler verirseniz, “tek bir festival” doğru olandır.

Ve meseleye, “artık bizim toplumumuz da güçlüdür ve tek ses verebilmektedir” açısından bakarsanız, yine “tek festival”in değeri sanki daha fazla olacaktır.

-*-*-

Tartışmalar sürdü, “senin yüzündendi”, “suçlusu sendin” kavgaları bitmeyecek gibi dursa da, iki ayrı festivalde karar kalındı.

İkisine de “hayırlı ve de uğurlu olsun, kolay gelsin” demek dışında bir şey diyeceğim yok...

-*-*-

Ama gayet açık bir şekilde görülüyor ki, hala birileri bir yerlerden, “bölünmüş olmak daha iyidir”i dürtüklüyor...

Ve bu birileri, “milliyetçi” kanadın anlattığı hikayelerdeki gibi, “düşman” saydıklarımız değil ne yazık ki!

-*-*-

Londra’da birlik olmayı başarmaları halinde “çok güçlü” olacağı kesin bir Kıbrıslı Türk toplumu yaşıyor...

Londra’daki bu toplumu “solcular ve sağcılar” diye bölerek, onlara sık sık gaz vermek, yönetirken işin daha kolay olması demektir.

Ve çok üzgünüm daha çok gaz verilen ve daha çok kullanılan da “milliyetçi” kanat olmaktadır.

-*-*-

Hala 1958’lerde kalması gereken “soğuk savaş” taktikleri ve “hainler” suçlamaları ile meseleye bakan ciddi sayıda insanımız olması, Londra gibi demokrasi beşiği bir merkezde, üzücüdür.

Olaya bu açıdan bakmayı tercih etsem de, yine de festivallerin kültürel bir etkinlik olduğu noktasına varmayı tercih ediyorum...

-*-*-

Londra’da bölünmüşlük devam ettiği sürece; evet derin devlet bu toplumu karanlık hedefleri de dahil her amacında daha kolay kullanabilir ama bunun ötesinde, zayıf toplumların kültürleri; daha kolay yok olur... Doğal asimilasyon süreci hızlanır... Ve yeni nesiller, ortadaki karanlık ve de abuk sabuk hesaplaşmayı gördükçe küsüp toplumdan uzağa kaçar.

-*-*-

Bu tehlikeyi de görmek lazım...

Yani evet, “mesele kültürel bir etkinliktir” diyerek gözünüzü kapatıp hayatınıza devam edersiniz... Görmezden gelirsiniz...

Ama birlikteliği sağlayamamak, özellikle gurbette, ciddi kayıplara sebep olur.

-*-*-

Bu açından bakacak olursak, “keşke tek festivali başarabilseydik... Keşke yeni nesillere daha barışçıl, daha insancıl, daha güzel mesaj verebilseydik” demekten kendimi alamıyorum.

-*-*-

Amacım “her hangi bir tarafı suçlamak”, “taraf tutmak”, “taraf olmak” değildir...

Ama, lütfen kendimizi 1958 karanlık hesaplarından kurtaralım.

Milliyetçi komplekslerimizden çok değerli olan şeyler vardır.

Mesele çocuklarımız...

Mesela geleceğimiz...

Mesela diasporadaki siyasi gücümüz...

Bölündükçe çocuklarımızı daha hızlı kaybederiz...

Bölündükçe toplumsal yok oluşumuz daha hızlanır...

Ve bölündükçe, Londra özeli ya da İngiltere genelinde, tek kuruşluk siyasi gücümüz kalmaz...

-*-*-

Kısacası işin özeti; herkese kolay gelsin, festivallerin tümüne başarılar dilerim ama keşke birlikte başarabilseydik...

Keşke tek bir festivalde, on binleri toplayabilseydik...

Keşke, hiç bir karanlık merkeze, “gel de bizi dilediğin gibi yönet, biz zaten alışığız” mesajını vermekten uzaklaşmayı başarabilseydik...

-*-*-

Elbette dileyen dilediği şeftali kebabını yapıp, dilediği gibi tüketebilir... Dileyen yeşil biberle süslesin, dileyen yanında şalgam tüketsin... Şikayetim yok... Ama Kıbrıslının şeftalisi tektir... Kıbrıs usulüyle pişirmediğiniz zaman, çok farklı ve çok zengin tatlar üretebilir ve keyfini de çıkarabilirsiniz... Ama şeftali kebabı tektir... Kıbrıslı tadı ve keyfi başkadır... Bütün tatlara ve keyiflere saygı elbette ama korumak isterseniz, sahip çıkarsınız... Tek festival mi? İşte bu yüzden önemliydi...