Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilişinin yıldönümü
Günümüzde toplumsal, kültürel ve siyasal süreçlere kadınların katılımını etkileyen en önemli etkenin geleneksel cinsiyet rolleri olduğu açık olarak bilinmektedir.
Özellikle Türk, toplumsal ve kültürel yapısına baktığımızda, birçok reform olmasına rağmen erkek egemen bir yapının devam ettiği görülmektedir. Kadınların geleneksel roller ile, siyaset yaşamında üstlenecekleri rollerin birbiriyle bağdaşmadığına ilişkin yaygın bir kanaat mevcuttur. Maalesef bu yaygın görüş kadınların çevreleri tarafından da siyasetten uzak tutulmalarına sebep olmaktadır.
Nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerine katılamaması, siyasette eşit temsil edilememesi, her şeyden önce bir demokrasi meselesidir ancak birçok toplumda demokrasi tüm siyasal tartışmaların odak noktası olmasına rağmen, kadınların eksik temsili konusunda göz ardı edilmekte ve kadınsız demokrasi doğal karşılanmaktadır.
Eksik temsilin nedenlerini, kadının siyasete ilgisizliği, toplumsal ve kültürel yapı, siyasal sistem, partilerin yapısı, eğitim, ekonomik nedenler gibi başlıklar altında toplansa bile genel olarak baktığımızda kadının eğitimli olması, ekonomik bağımsızlığı, siyasal yaşama katılımı için genellikle yeterli olmamaktadır.
Çünkü toplumun ataerkil bakış açısı kadına baskı yaratmaktadır.
Kadının siyasete katılması bir katma değer sağlamasının yanı sıra kadın bakış açısı olarak, insan haklarının daha çok kullanılacağı ve yaygınlaşacağı ve siyaseti kadın değerlerinin olumlu yönde dönüştüreceği kesindir.
Demokrasinin olmazsa olmazlarından birisi de kadının seçme ve seçilme hakkını kullanmasıdır. Seçilme hakkı Atamız tarafından demokrasi için çok önemli görülmüş ve 5 Aralık 1934’de Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Akabinde Atatürk’ün tüm devrimleri gibi bu hak Kıbrıs Türk Kadını için de uygulanmıştır.
Cumhuriyet döneminde Türkiye’de gerçekleşen her gelişme Kıbrıs Türklerini yakından etkilemiş, Atatürk İlke ve İnkılâplarının hepsi Kıbrıs Türkleri tarafından hiçbir zorlamaya tabi olmadan benimsenmiştir. Bu dönemde özellikle Kıbrıs Türkleriyle Türkiye arasında başlatılan ve gelişen ilişkilerde Ankara’nın Kıbrıs Türk halkının özellikle eğitim- öğretim, dil ve kültür konularıyla yakından ilgilenmesi Türkiye’ye olan bağlılığın pekişmesine ve Atatürk inkılâplarının Kıbrıs’ta yaygınlaşıp kökleşmesine yardımcı olmuştur. Bunda Kıbrıs Türk basınının ve Atatürkçü aydın kesimin de büyük katkısı olmuştur.
Kıyafet İnkılâbı ve kadın haklan Kıbrıs Türkleri arasında kolay ve hızlı benimsenen inkılâplar olmuşlardır ve Türkiye’ye göre daha hızlı gelişme göstermişlerdir. Kıbrıs Türk kadınları Türkiye’deki hemcinslerini örnek alarak sosyal hayata katılmaya, çeşitli dernekler kurarak örgütlenmeye, Kıbrıs Türk basınında yazılarıyla yer almaya başlamışlardır. Kıbrıs Türk basınında Ses gazetesinde “U” imzası ile özellikle kadın hakları ve Atatürk inkılâplarını savunan yazılar yazan Ulviye Hanım kadın haklarının savunulması açısından en iyi örneklerden biridir.
Dünyanın geneline bakıldığında, istatistiksel veriler kadınların siyasal katılımı, siyasi organlarda yer alma durumlarının erkeklerden düşük olduğunu göstermektedir. Aslına bakarsanız siyasette oyun kurucular hep erkekler oluyor. Kadın ise bu oyunda kural koyucu olmadığı için nasıl ve ne yapacağını bilmemektedir. Dünyadaki kadın araştırmacıları; işinde ve sosyal hayatta yükselmek isteyen kadınların üstünde bir cam tavan bulunduğunu söylemektedirler. Kolayca görülmeyen ve algılanamayan bu engel, kadınların yönetici konumlara gelmesini engellemekle birlikte, mücadele azimlerinin güçlenmesi, cam tavanın kırılmasına yol açacaktır.
Bu konuda en yüksek oranlara sahip ülkelerin, İskandinav ülkeleri, en düşük olanların Arap pasifik ülkeler olduğu görülmektedir.
Buradan da görüldüğü üzere eşitsizlik tüm dünyadaki kadınların genel sorunlarıdır. Kadının düşük temsilinin genel olarak sorun kabul edilmesi ve bunu bir ülke projesi kapsamında ele almak gerekmektedir.
Kadınların siyasette eşit ve etkin temsilinin önündeki en büyük engel, geleneksel iş bölümünün yarattığı toplumsal eşitsizlik ve erkek egemen siyasi kültür olduğuna göre; bu engellerin “kadın yasalar önünde eşittir, siyaset kapısı kadınlara açıktır, isteyen katılsın” söylemleriyle aşılabilmesi mümkün değildir.
Kadınların toplumun her kesimindeki organizasyonlarda görev alması gerekmektedir. Ancak kadınların faaliyet gösterdiği sivil toplum kuruluşları, genellikle evlerindeki rolleriyle paralel olarak gönüllü yardım faaliyetleri yürüten kuruluşlar olarak görülmektedir. Kadınların bu kuruluşların yanı sıra kendi cinsiyet rollerinden kaynaklanan sorun ve olaylarla mücadele etmek için siyasi güçlenme yollarını araması gerekmektedir.
BM’ye üye ülkelerde kadın politikacılar üzerinde yapılmış bir araştırmada, Dünya parlamentolarına girmeyi başaran kadınların yüzde 33’ü sivil toplum örgütleri ve kadın hareketi desteğiyle, yüzde 18’i sendika deneyimlerine dayanarak ve yüzde 78’i siyasi partilerin içindeki çalışmaları sayesinde seçildiklerini belirtmektedir.
Dünya geneline baktıktan sonra iş yaşamında KKTC’de durumun, Kadın/Erkek oranı açısından yakın olduğu söylenebilir.
Kamuyu değerlendirdiğimizde kadın çalışan sayısı yüzde 47, erkek çalışan sayısı yüzde 52,5’dir. Bu durum dengeli görülse de, iş karar alma mekanizmalarındaki oranlara geldiğinde, 159 üst kademe yöneticisinin 52’sinin kadın 107’sinin erkek olduğunu görüyoruz.
Bu durum kadının aynı şartlarda çalışma hayatında olsa bile yükselme oranının daha düşük olduğunu gösteriyor.
Eğitim düzeyi, toplumdaki gücü, ekonomik özgürlüğü gibi birçok topluma göre çok daha güçlü kadınların bulunduğu bizim toplumumuzda bile karar mekanizmalarında kadınların daha çok bulunması için desteklenmesi ve bu konuda farkındalık yaratılması gerekmektedir. Diğer alanlarda olduğu gibi, siyasi hayatta da kadın erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesi yolunda çabaların yoğunlaşması gerekmektedir.
Birçok ülkede uygulandığı üzere, bizim ülkemizde de Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nda yapılan değişiklik ile cinsiyet kotası oluşturulmuş ve her cinsiyetten en az yüzde 30 oy oranında aday gösterilmesi gerekmiştir. Bu
sistem sonucu 2018 seçimleri sonrasında 9 kadın milletvekili mecliste yer almıştır. Bu oran yüzde 18’dir. Bu oranlara bakıldığında dünyada en iyi durumda olan İskandinav ülkelerinin çok gerisinde olduğumuz görülmektedir.
Kadın kotasıyla biz kadınlara pozitif ayrımcılık yapıldığı bir gerçek, fakat biz bir yerlere gelmek için kısa bir süre bu kotayı kullanacağız.
Aslolan insan haklarının , hukuk devletinin bilincinde olmayan, mevcut düzene uygun, kafa yapısında kadınların parlamentoya kadın hakları açısından seçilmesi bir fayda sağlamayacaktır.
Seçilmiş bir kadın olarak ülkemizde bu sayının artırılması için ciddi çalışmalar olması gerektiğine inanıyorum. Öncelikle yapılan değişik araştırmaları incelediğimde kadın seçmenin kadın adaya güven duyduğu bilinmektedir. Kadının sorunlarının gündeme getirileceği ve önemseneceğini düşünmektedir. Daha çok kadının aday olması için sivil toplum örgütlerinin de çalışmalar yapması ve farkındalık oluşturması gerekmektedir.
Siyasette kadın olmak elbette kolay bir mücadele değildir. Öncelikle toplumun kişiye biçtiği görevleri yerine getiriyor olmak gerekmekte, toplum ebeveyn olurken bile anneye daha fazla yükümlülükler vermektedir. Ev yaşamı içinde bu durum aynıdır.
Tüm bu sorumluluklardan sonra siyasi platformda erkeklerle aynı zamanı harcayarak sorumluluklar üstlenmek gerekmektedir. Elbette aile yaşamı ile ilgili sorumlulukları eşi ile paylaşan erkekler vardır. Ancak toplumun genel algısı bu işlerin kadına ait olduğu yönündedir. Özellikle bu bakış açısı kadının siyasi platformlarda görev alma oranını düşürmektedir. “Kadın siyasi alanda göreve talip olduğunda, var olan erkek rakiplerinden daha fazla niteliğe sahip olması beklenmektedir.”
Özellikle yazılı olmayan eril kuralların geçerli olduğu siyasi platformlarda kadının erkek gibi davranması ve düşünmesi beklenmektedir. Oysa kadın rekabetten çok uzlaşının, kızgınlıktan çok hoşgörünün, bireysellikten çok çoğulcu yaklaşımların sembolüdür. Siyaseti demokratikleştiren ve toplumsal faydaya dönüştüren de bu özelliklerdir.
Ülkemizde kadının siyasette karar mekanizmalarında olabilmesi için cinsiyet kotası uygulanmıştır. Ancak nicelik kadar nitelikte çok önem taşımaktadır. Toplumda kadının statüsünü yükseltmek için uygulanan ve farkındalık yaratan bu sitemin zamanla bakış açılarını dönüştürmesini ve hem siyasiler hem de seçmenimizde gerçek bir değerlendirme bilinci yaratmasını umuyorum.
Bugün birçok İskandinav ülkesinde kadın oranı erkek oranı eşitlenmekte ve bilincin oluştuğu görüşü ile kotaların kaldırılması için çalışmalar yapılmaktadır. Ben de bizim ülkemizde de bu bilincin oluşmasını ümit ediyorum.
Kadının siyasetin karar alma mekanizmalarında yer alması kadar, kurum ve kuruluşların Yönetim Kurullarında yer almaları, yerel yönetimlerde yer almaları, girişimci olarak sektörel varlık göstermeleri, gereklidir. Üreten, emeğinin karşılığını alan kadınlardan oluşan bir toplum yapısı oluşturulmalıdır. Hiçbir toplum sadece yarısının kararları ve emekleri ile kalkınamaz.
Kadın ile ilgili konular sadece kadının toplumsal konumu değildir. Kadının istihdamıdır, kadının iş sağlığı güvenliğidir, kadının sağlığıdır, kadının eğitimidir, kadının sosyal güvenlik haklarıdır, kadının hukuksal haklarıdır. Yani insana dair ne varsa “kadının insan haklarıdır”. Bu nedenle mecliste ne kadar çok kadın olursa kadının insan hakları da o derece gündeme taşınır. Bunun için toplumsal değişimle birlikte kadınlarımızı siyasette karar mekanizmalarına taşımak için siyasi partilere de büyük görev düşmektedir. Partilerin yönetim kadrolarında da daha çok kadın görmek istiyoruz. Siyaset bilimi ve birçok konuda kadınlarımızın eğitilmesini, cesaretlendirilmesini istiyoruz.
Elbette zorluklarla karşılaşacağız, benimsemekte zorlanacak ve tepkisel davranacak insanlar olacak ama hangi meslekte, kadın zorluklarla karşılaşmıyor ki. Önemli olan nitelikli, donanımlı, olarak bulunmak istediğimiz yere doğru yola çıkmak. Siyasetin her kademesinde topluma fayda amaçlı adım atmak. Düşüncelerimizi, önerilerimizi, bilgimizi paylaşmak. Kadın, erkek birlikte çalışarak ülkemize sahip çıkmak.
Özellikle bizim gibi savaş görmüş, kadın erkek demeden mücadele vermiş bir toplumun bu eşitliğin gereğini daha çabuk kavrayacağına inanıyorum. Her ne iş yapıyor olursa olsun emekçi kadınları takdir ediyorum, üreten, yürünmemiş yollarda yürüyen girişimci kadınları kutluyorum, evlatlarına eşitliği ve adaleti öğreten anneleri kucaklıyorum, siyasette var olmak isteyen kadınlarımıza el uzatarak yolun açık olsun diyorum.
Kıbrıs Türk siyasetine daha fazla kadın eli değmesi dileğiyle Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilişinin yıldönümünü tekrar kutlar hepinizi saygıyla selamlarım.