@Caykota
Sanki O'na birşeyler fısıldar gibiydi duvarlar. Durmaktan sıkılmış gibiydi halleri. Ya da O'nun duruyor olması mı daraltıyordu odalarını duvarların. "Çık" diye bağırıyorlardı avazları çıktığı kadar, "sokağa çık!"
Sonra birden bir gürültüyle irkildi adam, kadın, çocuk, insan. Çok güçlü bir sesti birden televizyona daldıkları uykularından uyandıran onları. Renkleri kaybolmuştu baktıkları hareketli kutunun, gülen suratlar çirkinleşmiş, dilleri doğruyu anlatmaz olmuştu sanki. Siyah beyaz bile değildi artık televizyon, karaydı, kapkara. Yalanın acı tadını bile duyabilirdi neredeyse insan.
Peki ya o ses? Kulağını sağır eden, televizyonu ise kör, sağır, dilsiz eden o ses nereden gelmişti? Pencereye koştu insan. O an'ı anlamak için sadece varolması yetmiyordu, yaşaması da gerekliydi. Açtı kapısını.
Gezi'de başlayan hayatta uyanış vardı. Varoluşun mücadelesi içinde sevgi vardı,nefret vardı. Yalan karşısında "direnen" gerçek vardı, vefasızlığa karşıysa vefa. Dışarda bu zamana kadar farkına varılmamışlığa tepkiyle gelen farkındalık vardı. Herkesi ve herşeyi olduğu gibi farketti o an insan.
Farketti o an insan ki, hayatımızın her köşesine işlemiş yasaklar aslında özgürlüğe işaret eden yol haritalarıymış. Ve can'a duyulan aşk'mış hayat, ki o can tek bir ağacın dahi olsa değerliymiş insan için. İnsan farketti ki, karşısındaki de en az yanındaki can kadar değerliymiş. Farklı olan bazen olmayandan daha renkliymiş.
O an anladı duvarların O'na neyi haykırdığını. "Bakma" diyorlardı insana, "tek bir yöne, tek bir renge bakma artık! Kır bizi, yık duvarları çünkü duvarlar ayırır seni, böler, tek tek hapseder farketmezsin, korkutur dışardakinden, alıştırır yalancı güvenliğine yanlızlığının..."
Karışmak istiyordu, duvarlar bile birbirine. Can gibi, hayat gibi olmak istiyorlardı. Nereden bilebilirdi ki duvarlar, birgün seslerini sokak duyacak, açacak kapıyı kıracak hepsini, yerlebir edecek! Katacak insanı birbirine, hayata atacak, renklere bulayacak, hem çok olacak insan hem de bir. En sonunda, ne görmüş geçirmiş sokak bilebilirdi ne de dört duvar; birgün dünkü çocuk gelecek de toparlayacak hepsini tek biryerde, özgürlük yolunda atılan "genç" ve kararlı adımlarla.