Hepimiz bazen bazı şeyleri çok isteriz. Hatta bazen bazı şeyleri herşeyden çok isteriz.
Öyle çok isteriz ki, onu elde edene, ona kavuşana kadarki zaman; saatler, günler, aylar, hatta seneler yeterince hızlı geçmez. Sanki onların olması için sadece zamanın akması yeterliymiş gibi!
Halbuki geçmiyormuş gibi gelen her an deler de geçer bizi; istediğimiz şeyin bizim için anlamına ve ona sahip olabilme olasılığımızın (olasılıksızlığımızın) gücüne göre… Vazgeçilmez istekler hep ulaşılmaz gelir. Ulaşamadıkça, hayat hep bir yerinden eksiktir ve eksik olan hayatın bir tarafı hep hüzün taşır.
Hiç olmayacak sandığımız şeyler olsa da bazen, çok geçtir artık. Bazense hiç geçmemiştir, olmasa da…
Beklemek erdemdir derler ama aslında çaresizlikten gelir… Oysa harekete geçmek cesaret işidir; zaman ister, güç ister, kararlılık ister. Bazısı hayatından vazgeçer istedikleri olamayınca, bazısıysa hayatta vazgeçmez istediğinden! Tarz meselesidir aslında hayat! Ya beklemekle, ya bıkmadan denemekle geçer. Ya durmadan dilemekle, ya da ısrarla mücadele etmekle… Ya durmakla zamanın içinde, ya durmadan akmakla zamanla…
Olamayacağına kendi kendimizi inandırdığımız şeylere üzülmekle de biter hayat, olduramayacağımız hiçbir şey olmadığına inanarak da…
Geçmiyormuş gibi gelen zaman biter de, gider de deler de geçer de… Geriye kalansa ya pişmanlıktır tutunamadığımız her bir nefese, ya da teşekkür elinden geleni yapmış olmanın huzuruna…
Her ne olursa olsun istenen, her kim olursa olsun beklenen, çoğu zaman hayattır kaçırılan uğruna ve hayatın kendisi olmadıkça arzulanan, hep bir tarafı eksiktir yaşanan çünkü vazgeçilmezi yaratandır insan, ulaşamadıkça kaybolan.
Oysa bazen ağır geçen zamandır bizi hazırlayan. Doğru anı kovalayan. Bazen durur gibi görünendir patlamaya en yakın volkan… Ve bazen aldırmamak gerekir etrafındakilerin hızına, gittikleri yer senin yerin değilse eğer… Çünkü herkesin kendi vazgeçilmezi vardır, ya uğruna hayat vereceği, ya da hayatta dönmeyeceği… Ve bazen çok istediğimiz herşey için tek çaredir; bir taraftan bırakırken zamana, aslında bırakmamak zamanla… Ve bazen akmadan biriken ‘o’ zamandır işte sonunda yaşanamayanı yaşatan!