FOTOĞRAF KONUSU
Rahmetli İsmail Lambasuyucu ne derdi bilirsiniz?
⁃ Ma nedir be bu sabah POZİTİF, öğlen NEGATİF, akşama gene POZİTİF? Politikacılar eskiden “kelleyi okşallardı”, “yağ çekellerdi”, arkanı dönerkenden da “barmağı” atallardı. Bu da herhalde onun “monderno” biçimidir. Annan?
—————————————————-
BU AYIN ZİRZİRİTLERİ...
Eskiden da mı varıdı?
Pilli gene gonuşdu: Daha önce da mı varıdı. Doğrudur! Pilli, pili bitmeden gonuşdu bu defa. Nesdersiniz yahu Pandemi Hastahanesini? Eskiden Pandemi Hastahanesi mi varıdı?
Eh! Eskiden televizyon mu varıdı? Ya da otomobil, internet, cep telefonu ya da nebileyim çamaşır makinası mı varıdı? İdare edin yahu siz da. İdar edin ve da bakanınıza, devletinize güvenin!.
Hem, eskiden tuvalet mi varıdı yahu? Sıçın yahu havlının orta yerine da tamamdır. Temizleycek biri bulunur, güvenin!..
Geber da hussol..
Biz Kıbrıslı Türklerin bir hastalığımız var. Ne söylendiğine değil, kimin söylediğine bakarık.
Yani ne söylendi önemli değil! Kim söyledi önemlidir. Sen ona bakacan.
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü kimdir? Bilmeyenler için söyleyelim. Dr Tedros Adhanom Ghebreyesus.
Yani kısacası Geberyesus. Adamın söylediklerinin ne önemi var? Kim olduğuna bakacan!
Geberyesus! Geber yes, hus!
Boşuna KKTC yöneticilerini eleştirmeyin. Bu adamın mesajını zaten Kıbrıslı Türklerden başka biri anlamadı. Kim anlar ki “Geber yes hus” ne demektir. Biz bile hazzır annamaylım.
Neysa. Her taraf kontrolsüz açılıyor diye gızmaylım. Hedef belli: Geber yes hus! Hussolun!.
————————————————-
BİRECCİK GÜLELİM...
Hayvanat bahcası...
Gıbrıslı Türklerin meşhur keman usdası Lurucinalı Gülferi, hayatının son dönemlerini Londra’da geçirdi. Londra’da oğullarıyla birlikde gurduğu ‘Gülferiler’ müzik grubu ve ‘longplay’ olarak çıkardığı ‘Kıbrıs Oyun Havaları’ adlı çalışmasıyla herkesin gönlünde tahd gurdu.
Gülferi aynı zamanda çok yardımsever bir insanıdı. Londra’da galdığı büyük, bol odalı evi, 1960’lı yıllarda çoğu zaman bir hotel gibiydi. Gıbrıs’dan gelenner, gidecek yeri olmayannar hep gider, Gülferi’nin evinde galıllardı.
Bir gün, Londra’ya yeni gelen Lurucinalının biri, gendinden evel Londra’ya gelen köylülerinin Gülferi’nin evinde galdıklarını öğrenince, sora sora Gülferi’nin evine gelir. Kapıyı çalar. Kapıyı açan Gülferi usdadır.
⁃ Nesderdin oğlum?
⁃ Meraba amca! Arkadaşları arardım da dediler bana şu buraşda galırlar.
⁃ Kimi isderdin oğlum?
⁃ Kartal bundadır?
⁃ Yok.
⁃ Gatto?
⁃ Yok.
⁃ Muya?
⁃ O da yok!
⁃ Ado da gelmedi bura?
⁃ Yok o da gelmedi.
⁃ Ya dediler be şu Gufo’ynan Feruna bundaymış.
Gülferi usda, kapıdaki isim saydık sonra, gülmeye başlar. Genç Lurucinalı merak eder:
⁃ Ma n’oldu amca da gülen? Tilki da bunda değil?
⁃ Ma ne be amma sen zaneddin da buracığı hayvanat bahcasıdır?
Not: Yukarıdaki isimler hepsi gerçektir ve Lurucina’da kullanılan lakaplardır. Çoğunlukla Urumca olan bu lakapların anlamları şöyledir:
Gatto: kedi, Muya: sinek, Ado: kartal, Gufo: sağır yılan, Feruna: kertenkele.
—————————————————-
GORONA HALLERİ 1
Kapandık galdık evde...
Vay yerimo Gorona vay! Vay gudumsuz, vay beytambal Gorona vay! Senin yüzünden kapandık galdık evde. Napacayik Bafidissa’ynan ikimiz kapalı bunun içinde? Bu günleri nasıl aşacayik? Hiç bilmem.
Bafidissa çekilir? İlk bir-iki gün idare eddik edmesine da, bu iş uzadık sonra garnıma sızılar girmeye başladı. Yahu bu yaşıma geldim, “touch wood”, yaniya tahdaya vurayım, hişbir hasdalığım olmadı; bu Gorona’nın hem Bafidissa’nın yüzünden tansiyonnarım da çıkacak, şekerim da yükselecek, bu gidişinan galp da bulacak beni. Beyin ganaması geçirmessam eyi!..
Otuz sene var şu evliyik. Akşamdan akşama şu görüşürdük eyiydi, lokum gibiydi. Eh şimdi? Günde 24 saat çekecen. Havlı da yok çıkasın bireccik nefes alasın da gene! Tayfalmalar bulur beni, nefes alamaiyorum bunun içinde! Aşeviynan yüznumara arasında git da gel.
Tokandırtmaz da bişeye! Aran bir çay yapasın, “Ne aldın o gadefi? Senin gadefindir o? Aşma çekmeceyi öyle, da şimdi dizdim çatallarınan gaşıkları. Geç otur da söyle neysden, da ben yaparım sa!”
Aran oturasın; “Hah, şimdi da giddin oracıya oturasın? Senin yerin değil orası. Buracıya oturacan” diye söylenmeye başlar. Yatak odasına gideyim derim, bozacaymışım yatakları diye, o tarafta da rahat bırakmaz. Şirret bir garı, durmadan şiddet altındayım, amma napayım? Kime şikayet edeyim? Aile pozulmasın, çocuklar maraz edmesin diye mejburi sindim, hussoldum, çekerim...
Ma zaten barabono etsen da bu zamanda kim diğner? Herkes Gorona’nın peşine düşdü, kim sorar Lurucinalı’yı? Bafidissa’nın pençesinden gurtulmanın yolu yok gibi görünüyor. Napalım, çekeceyik...
Yahu, düşünürüm da benim anam böyle yapardı rahmedli bubama? Yok anam! Nere? Benim anam, bubamı el üsdünde dutardı. Bir günden bir güne ağzını açıp da tek laf edmezdi gagorizzicim.
Bubam eve gelirkandan goşdursun, cüzmelerini çeksin çıkarsın, çuraplarını alsın, ayaklarını ikâsın. Yani demem ya, benimki da öyle yapsın, amma bireccik gocaya saygı! Çok bişeydir oşu isderim?
Mesela braksın beni da Facebook’a gireyim. Braksın beni haftada bir telefon edeyim anamınan gonuşayım. Nebileyim versin bana haftada beş liracık olsun cebimde dutayım.
Yani sonuşda ben da bu evin erkeğiyim yahu! İnsaf bireccik. Gorona’dan gaçayim derkan Bafidissa’nın gucağında buldum gendimi. Gadişi mu ce mavri dihi mu!..