Ziraat Mühendisleri Odası, yetkilileri, en büyük doğal kaynak olan toprak ve buna bağlı yerli tarımsal üretimini korumak için göreve çağırdı.
Oda başkanı Erkut Uluçam yazılı açıklamasında, Birleşmiş Miletler Genel Kurulu’nun, Aralık 2013’teki 68. olağan toplantısında, 5 Aralık tarihini “Dünya Toprak Günü” olarak kabul ederek, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından toprağın önemine dikkat çekmek amacıyla her yıl “5 Aralık Dünya Toprak Günü” olarak kutlandığını kaydetti.
Dünya toprak günü tema konusunun “Yaşam Kaynağı Toprak ve Su” olarak belirlendiğini ifade eden Uluçam, şöyle devam etti:
“Dünyamızın hayatta kalması toprak ve su arasındaki değerli bağlantıya bağlıdır. Gıdamızın yüzde 95'inden fazlası bu iki temel kaynaktan gelmektedir. Bitkiler tarafından besin emilimi için hayati önem taşıyan toprak ve su, ekosistemleri birbirine bağlar. Bu simbiyotik ilişki tarımsal sistemlerimizin temelidir.
Ancak iklim değişikliği ve insan faaliyetleri karşısında topraklarımız bozuluyor, yok oluyor ve su kaynaklarımız her geçen gün azalıyor. Erozyon doğal dengeyi bozarak suyun yeraltına sızmasını engelliyor.
Minimum toprak işleme, ürün rotasyonu (münavebe), organik madde ilavesi ve örtü bitkisi ekimi gibi sürdürülebilir toprak yönetimi uygulamaları, toprak sağlığını iyileştirir, erozyonu ve kirliliği azaltır ve suyun yeraltına sızmasını ve depolanmasını artırır. Bu uygulamalar aynı zamanda toprağın biyolojik çeşitliliğini korur, verimliliği artırır ve karbon tutumuna katkıda bulunarak iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynamaktadır.”
Uluçam, ülke gerçeğine bakacak olunursa da, her geçen gün yabancılara satılan tarım toprakları üzerinde inşaatların son hızla arttığına işaret etti.
Toprak koruma yasası olmaması sonucunda ekilebilir tarım arazilerinin her geçen gün azalmasının endişe verici boyutta olduğuna dikkat çeken Uluçam, şunları kaydetti:
“Hâlbuki toprak koruma yasamız olsa, mevcut inşaat arsalarının maddi değeri daha da artacaktır. Çünkü inşaat alanları kısıtlı kalacaktır ve tarıma elverişsiz araziler imara açılabilecektir. Mevcut tarımsal arazi miktarımız en son 2010 yılında güncellenmiş ve 2010 yılından sonra gerek personel gerekse arazi etüt çalışmaları için yeterli maddi kaynağın ayrılmaması nedeni ile 2010 yılından sonra günümüze kadar bu konuda yetkili makamlar tarafından herhangi bir çalışma yapılmamıştır. 2000-2010 yılları arasında toplamda 75.000 dönüm arazi tarım dışı kalmış (inşaat, yol v.s.) ve bu tarım dışı kalan arazilerin büyük bölümü (45.000 dönüm) birinci ve ikinci sınıf tarım arazileridir. Bu nedenle yıllar içerisinde üretim ve ithalat rakamlarını yanyana koyduğumuzda tarım arazilerinin azalmasına paralel olarak üretimin azaldığını ve ithalatın arttığını göz ardı etmeye devam edersek ilerleyen süreçte tüm tarımsal ürünleri ithal eder ve de daha pahalıya tüketir bir konuma geleceğiz. Bu nedenle en büyük doğal kaynağımız olan toprağımızı ve buna bağlı olarak yerli tarımsal üretimimizi korumak için yetkilileri göreve davet ediyoruz.”