Uzun yıllardır devam eden gönül birlikteliğimizin daha somut bir hale getirmek ve sizlerle daha yakın bir ilişki kurmak amacıyla artık bu köşede sizlerle birlikte olacağım.
Ben bu köşede kimi zaman sizlere ülkemde/ ülkenizde meydana gelen ve sizleri de ilgilendiren olayları kendimce yorumlayacağım. Ama çokca da turizmden bahsedeceğim.
***
KKTC’de turizmin önemini biliyorsunuz. Ağır sanayinin olmadığı, ihracatın neredeyse yok olduğu adamızda turizmin de içinde bulunduğu Hizmet Sektörü tek güçlü olduğumuz/olabileceğimiz alan.
Küçük adamızda lokomotif sektör ilan ettiğimiz turizm sektöründe son yıllarda güzel gelişmeler yaşanmaktadır. Gerek Türk turist sayımızda artışlar olmakla birlikte, özellikle yabancı uyruklu turistlerimizde de çok güzel artışlara tanık olmaktayız.
Bu güzel gelişmeler le birlikte çözmeyi akıl edemediğimiz sorunlarda gündeme gelmiştir.
Bunların en başında çevre ve plansız yapılaşma gelmektedir ki bu çok önemli sorunlara da ilerdeki yazılarımda değineceğim.
***
Yukarıda turizme dair değindiğim güzel gelişmelerin oluşması ile birlikte “Kuzey Kıbrıs” markasının da uluslararası arenada tanınırlığının ve bilinirliğinin artırılması çabaları devam etmektedir. Ülkesel turizm markamızın yakın gelecekte Malta, Tunus gibi pekiştirilmiş tanınırlığa sahip bir marka haline gelmesi yönünde devam eden çabaların gerek devlet düzeyinde ve gerekse de bireysel düzeyde katkılara ihtiyaç duyduğu bir başka gerçektir.
Markalaşma ve marka yaratabilmek konusunda uzun soluklu bir araştırmamın sonuçlarına baktığımda, Ülkemizin “Kuzey Kıbrıs/North Cyprus” olarak belirlenmiş ülke markasının yol almış olmasına rağmen henüz istenen düzeye gelmediği de hepimizin gördüğü bir gerçektir.
Turizmde markalaşma ve pazarlama öncelikle bir turizimci olarak benim ve resmi olarak sadece Türkiye Cumhuriyeti (TC) tarafından tanınan bir ülke olmamızdan dolayı herzaman Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin gündeminde olması ve bu konularda bilimsel araştırmalar yapılması gerekliliği var. Tam bu noktadan baktığımızda yaşadığım ülke KKTC (turizimdeki adıyla North Cyprus) ve yaşadığım şehir Gazimağusa nın turizmde markalaşma gereği ortaya çıkıyor.
Hükümetlerimizin herzaman lokomotif sektör olarak belirledikleri turizmde ülke olarak henüz istediğimiz seviyeye gelemedik. Bunları incelediğimizde pazarlama hataları,ambargolar, tanınmama, hizmet sektörünün istenen kaliteye gelmemesi olarak görünmekle beraber ülkemizin doğal ve tarihi güzeliklerinide istendiği gibi tanıtamadığımız da ortaya çıkmaktadır. Ayrıca turizmde pazarlama ve reklam giderleri için devletin iyi bir bütçe ayırmamasıda istendiği gibi tanıtım yapmamızda en büyük etken.
Gazimağusaya kültürlerin ve dinlerin birleştiği bir kent, Shakespeare’in Othellosu, Venediklilerden kalma hisarları (kalesi), şehri çevreleyen hendek, kilisesi ve meydanıyla küçük Roma dememek için hiç bir sebeb yok. Gazimağusa’nın şimdiki durumundan marka kent olarak ulaşabileceği konumu belirlemek , turizmde pazarlama taktiklerininde bu marka üzerinden dünyaya tanıtılmasıdır. Bugün en önemli iletişim aracı MARKA’dır. Kentlerin çevreleriyle ilişki kurabilmek için markanın iletişim gücüne ihtiyaç vardır. Markalaşma sürecinde sizlere Gazimağusa vurgusu yapmamın sebebi ise Kuzey Kıbrıs markasının alt markası olarak Gazimağusa’yı öne çıkarıp işlevsellik kazandırma çabalarımızdır. Ki bu noktada “Antic Famagusta” adlı vakfımızı kurmuş olup çabalarımız büyük bir heves ve enerji ile devam etmektedir.
***
Marka bir söz verme işidir.Turuzim sektörı ise söz verme ve uygulama yerine getirme işidir. Bu yüzden turizimde markalaşma adına çok elverişli bir üründür. .Markalaşmanın olmazsa olmaz ilk kuralı, kaliteli ürün ilkesi basta olmak üzere; alt ve üst yapı çalışmalarındaki olumsuzluklar, tahrip edilen ve betonlaştırılan bir doğa gibi olumsuzluklar, kendi memleketlerini bırakıp başka topraklarda ziyarette bulunmak isteyenler için pek de iç açıcı bir görüntü sergilememektedir. ( ki bu noktada baktıgımızda ülke olarak çok büyük eksi de olduğumuzu görürüz)
***
Geleceğimizi teslim ettiğimiz turizmle başlayıp markalaşma sürecine dair araştırma notlarımdan küçük bir anekdotu sizlerle paylaştım.
Bu sürecin iyi yönetilmesi, dünya turist potansiyeli üzerinde KKTC’nin turizm noktasında sürdürülebilir bir destinasyon algısını güçlendirecektir. Bu algının güçlendirilmesi gerek diplomasi ve gerekse de ekonomik alanda bizleri güçlü kılarken, Kuzey Kıbrıs üst markası altında Gazimağusa ile başlayacak Karpaz ve Lefke gibi alt markaların da tanınırlığı ve bilinirliği sürecine çok büyük katkılar sağlayacaktır.
Hepinize mutlu ve bereketli bir Nisan ayı diler, İngiltere’nin yağmurlarını Nisan yağmuru olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de misafir etmek temennisi ile hoşça kalınız...