SESSİZ KALMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ..

Türkiye hükümetlerinin yıllardır Kuzey Kıbrıs üzerinde estirdiği baskıcı ve sindirme amaçlı faaliyetler son dönemlerde gittikçe artmaktadır.

Özellikle Kasım 2020’de yapılan Kıbrıs Türk toplumu liderlik seçimleri öncesinden başlayan, Kıbrıs Türk toplumunun ve kurumlarının iradesine yönelik açık müdahalelerin dozu gittikçe yükselmektedir. Bu baskı ve müdahaleler, son günlerde yaşanan olaylarla doruk noktasına tırmandırılmıştır.

Kuzey Kıbrıs’ta yasal olmayan bir şekilde, Türkiye’nin iktidar partisi AKP’nin şubeleri açılmış, bunların serbestçe faaliyet yapmasına izin verilmiştir. Görüyoruz ki yasal olmayan bu odaklar kullanılarak Kıbrıs Türk toplumunun demokratik geleneğine, demokratik kurum ve kuruluşlarına müdahale edilmektedir. Söz söyleme ve düşünceyi ifade etme özgürlüğüne kısıtlamalar getirilmektedir.

Türkiye ile KKTC hükümetleri arasında imzalanan “Protokol” içerisinde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a saray yapılması, Kuzey Kıbrıs’ta da Türkiye’de olduğu gibi bir “yandaş medya” oluşturulması, sendikaları susturmak için yeni yasaların hazırlanması gibi maddeler yer almaktadır. Toplumun acil ihtiyaçlarına değil de, bunlara büyük miktarlarda kaynak ayrıldığı ortaya çıkmışken;

⁃ Kuzey Kıbrıs’ta özel reklam panolarına asılan “Love Erdoğan” ibarelerine yükselen tepki karşısında, ilgili panolardan birinin karalanması gerekçe gösterilerek Sol Hareket’ten üç kişinin tutuklanması;

⁃ Yasalara aykırı bir şekilde polis nezaretinde tutulmaları ve aleyhlerinde hiçbir delil olmadığı halde kendilerine dava okunması;

⁃ Arkasından “ilginç bir tesadüf eseri” Kuzey Kıbrıs’taki özel televizyon kanallarının TürkSat üzerinden yaptıkları yayınlarının kesileceği tehdidinin gündeme getirilmesi;

Kıbrıs Türk toplumuna, özellikle de demokratik kamuoyu ile basının susturulmasına yönelik baskı ve tehditlerin yoğunlaştığını gösteriyor.

Türkiye hükümeti ve onun adamızdaki resmi ve gayrı resmi uzantılarının bir eseri olduğu açık olan bu baskı ve tehditler, Kıbrıs’taki demokratik kamuoyu ile demokrasi güçlerini, aynen Türkiye’de olduğu gibi susturmaya yönelik bir harekettir.

Bunlara güçlü bir şekilde ses çıkarmayan, haklarına sahip çıkmayan bir Kıbrıs Türk toplumu ve onun demokrasi güçlerinin üzerine daha yoğun baskılar geleceği açıktır.

Sendikaların etkinliğinin kırılması, hukuk sisteminin bağımsızlığının ortadan kaldırılması, askeri otoritelere bağlı polise olağanüstü yetkiler verilmesi, mahkeme kararı olmadan kişi hak ve özgürlüklerini hiçe sayarak insanların tutuklanması gibi uygulamalar bir süreden beridir adım adım hayata geçirilmektedir.

İşte tüm bu uygulamalara karşı sesimizi yükseltmek, demokrasiye inanan birey, dernek, sendika, siyasi parti ve tüm demokratik kitle örgütleri olarak ORTAK MÜCADELE ETMEK yönünde, güçlerimizi her alanda birleştirmek zorundayız.

Artık tahammül edecek halimiz, irademizi hiçe sayan bu girişimlere karşı sessiz ve tavırsız kalacak sabrımız kalmamıştır.

Barış ve Federal Kıbrıs Platformu olarak, Kuzey Kıbrıs’ta söz konusu baskılara maruz kalan, en demokratik hakları ellerinden alınmaya, söz söyleme ve düşüncesini ifade etme özgürlüğü kısıtlanmaya çalışılan, öncelikle Sol Hareket üyelerine yapılanları protesto eder, hayatın her alanında iradesine el konan, bu tür baskı ve sindirmeler altında ezilen insanımızın ve tüm kesimlerin yanında olduğumuzu, en samimi dayanışma duygularımızla vurgularız.

Bu konuda yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türk barışseverler olarak, Kıbrıs Türk toplumunun demokratik haklarının ellerinden alınmasına karşı ne gerekirse yapmaktan çekinmeyeceğimizi belirtiriz.

Bu çerçevede;
Kıbrıs ile ilgili bütün diplomatik merkezlere Kıbrıslı Türklerin maruz kaldığı muamele ve baskılarla ilgili bilgilendirme yapmayı;
Kıbrıs Türk toplumunun bu baskı ve kuşatılmışlıktan kurtuluşunun tek yolu olan Federal Birleşik bir Kıbrıs kurulması için, Kıbrıslılara destek olan dünya demokratik güçleri ve diplomatik merkezleri ile işbirliğimizi geliştirmeyi ve uluslararası dayanışma talebinde bulunmayı; 
En temel insan haklarının çiğnendiğini, kişi hak ve özgürlüklerinin ayaklar altına alındığını ilgili kuruluşlara şikayet etmeyi;
Kıbrıs Türk toplumunun iradesine yapılan müdahaleler karşısında, 80 milyonluk Türkiye’nin 150-200 bin kişilik Kıbrıslı Türklere uyguladığı baskı, asimilasyon ve yoketme politikalarını deşifre etmeyi;

Barış ve Federal Kıbrıs Platformu (UK) olarak bir yurtseverlik görevi saydığımızı vurgulamak isteriz. 

Demokrasi, barış ve Kıbrıs’ta Federal çözüm mücadelesinde yalnız değilsiniz.

Barış ve Federal Kıbrıs Platformu (UK)