Nüfus sayımı

   Belki siz bu yazıyı okurken, KKTC’de nüfus sayımı yapılıyor olacak... Evet, 4 Aralık Pazar günü, KKTC’de sokağa çıkma yasağı ilan edilecek... Görevliler tüm köyleri, kasabaları dolaşarak, kapı kapı nüfusu sayacak.

   Nüfusunu bilmeyen veya bilip de söyleyemeyen başka bir “coğrafya” aklınıza geliyor mu?

   Ben haritalara bakıyorum, atlaslar karıştırıyorum, bulamıyorum... İşte KKTC’nin dünyada tek olduğu en başta gelen konu budur... Nüfusunu bilmiyor ve ne yazık ki Pazar günkü sayımda yine bilemeyecek...

   Nüfus konusu çok önemli... Devletler, yönetenler nüfusa göre plan yapar. Ekonomi, sağlık, eğitim, bayındırlık, ulaştırma, tarım nüfusa göre hesaplanır.

   Vergiler nüfusa göre belirlenir. Hatta faiz oranlarında bile nüfusun ekonomik yapısının çok önemi vardır.

   KKTC’de nüfus bilinmiyor...

   Peki neden?

   Bunun birinci sebebi siyasidir.

   Türkiye, 1974 sonrası Ada’ya nüfus taşımakla suçlanmaktadır. Bunun bir savaş suçu olduğu suçlaması söz konusudur ki bu gerçekten çarpıcı öneme sahip bir konudur.

   Ayrıca KKTC nüfusunun “vatandaş – turist – kaçak – öğrenci – asker” olarak belirlenip, bir de “baba nerede doğduydu, anne nerede doğduydu, dede nerede doğduydu?” sorularıyla ortaya çıkarılması, müzakerelerde de önem arzeder.

   Müzakerelerde nüfus oranının bire dört olacağı konuşulur... Bu durumda, eğer Güney Kıbrıs’ta nüfus 800 binse, KKTC’deki nüfus ya da olası bir çözüm sonrası Kıbrıslı Türk nüfusu 200 bini geçemez...

   Bir yığın tahminler vardır ama gerçek rakam yoktur.

   Peki 4 Aralık Pazar günü bu rakam belirlenecek mi?

   Hayır, belirlenemeyecek. Belirlense bile açıklanamayacak. Çünkü, rakam ürkütücüdür. Nasıl ürkütücüdür...

   Gözle görülür bir şekilde, Kıbrıslı Türk nüfusunun eridiğini ortaya çıkaracağı için ürkütücüdür.

   Gözle görülür bir şekilde, KKTC vatandaşı yapılan Türkiye kökenli insanların nüfusunun çoğaldığının belirleneceği korkusu vardır. Neden korkuluyor peki? Çünkü, “adanın etnik yapısını değiştirdiniz” suçlaması, Türkiye için hoş bir suçlama değildir.

   Ve gözle görülür bir şekilde, KKTC vatandaşı olmamış Türkiye kökenli nüfusun sayısı da ürkütücüdür...

   Kıbrıs’ta çözüm peki nasıl mümkün olacak?

   Kıbrıs’ta çözüm, ya bulunacak doğal gaz veya petrolden Türkiye’ye pay verilmesi ya da AB’nin Türkiye’yi tam üye yapması ile “belki” mümkün olacak...

   Yani, mevcut gidişat, mevcut nüfus oyunları, mevcut siyasi yapı ile çözüm imkansızdır.

   Suçlu ve sorumlu mu?

   Bunun suçlusu ve sorumlusu Kıbrıs Türk toplumudur... Sadece Kıbrıs Türk toplumu... Kendi kendini yönetmekten aciz kalmış; hep bir yerlerden kurtarılmayı beklediği için...

   Kurtarılmak, teslim olmaktır... Kurtarılmak, kurtarıcının eline düşmekten başka bir şey değildir...

**************************************

Turizmden medet ummak!

 

   KKTC turizmi 2011 yılında gerçekten çok iyi gitti... Neden? Çünkü, KTHY battı da ondan! Aman Tanrım! Nasıl olur? Evet, KTHY battıktan sonra KKTC’ye charter sferler başladı, fiyatlar herkesin dediği gibi yükselmedi, tersine rekabet fiyatı düşürdü.

   Teşvikler doğru şekilde verildi. Konaklamaya destek sağlandı. Otelciler daha az kazanmayı kabul etti.

   Tabii ki Mısır, Tunus, Yunanistan gibi destinasyonlar da 2011’de sorunluydu. Bunlar işimize yaradı.

   Bol turist gördük. Çeşit çeşit üstelik.

   Peki 2012’de neler olacak?

   2012’ye, önce müthiş bir elektrik zammıyla girdik. Otelci, dakika bir gol bir, 1-0 yenik başladı 2012 maçına... Neden?

   Çünkü bir odayı 10 Sterline yatak kahvaltı satan otelci, sadece elektrik için aynı odaya 4 Sterlin ödemek zorunda kalacak.

   Efendim, hükümet zam yapmazsa, nasıl başa çıkacak?

   Bu da doğru. Ama, çok daha iyi düşünmekte fayda var...

   Bir yandan elektriğe yüzde 30’lara varan zam yaparsanız, öte yandan da her Allahın günü foğal gaz – petrol işleri nedeniyle savaş gemilerinizin adaya doığru yöneldiğinden bahsederseniz 2012’den umut beklemek pek gerçekçi olmaz diye düşünüyorum. Haksızsam, Trafalgar Meydanı’na güvercin olayım! Yoksa kaldırıldılar mı güvercinler o meydandan?

***************************************

İzolasyonlar ve ambargolarla futbol

 

   Londra Türk Toplumu Futbol Federasyonu’nun karması, KKTC Milli Takımı’nı bu yıl da yendi...

   KKTC’nin geldiği noktayı, bulunduğu yeri bu maç sonucu bile anlayabilirsiniz...

   Yönetenlere sorarsanız, anında size “izolasyonlaar – ambargolar” diye yanıt verirler.

   Oysa bu sadece mazaretleridir...

   Bakın, Kıbrıslı Türkler ilk çim futbol sahasını 1974’ten sonra ganimet buldu. Rumlar kaçarken, Akdoğan, Güzelyurt ve Girne’de 3 çim saha bırakmıştı.

   1974’ten bu güne, KKTC’de çok sayıda çim saha yapıldı. Ancak bu sahaların hiç biri, Hackney Marshes’ın çim sahalarından daha iyi olamadı...

   Neden böyle oldu?

   Bu soruya yönetenlerimiz, “izolasyon ve ambargo” diye yanıt verir. Yağdan kıl çeker gibi sıyrılıp gülümser de üstelik.

   Peki, Türkiye’de o kadar kaliteli sahalar var, neden size ambargo ya da izolasyon uygulamayan Türkiye yapmadı; yapamadı?

   Yanıt yok.

   Güney Kıbrıs’a bakalım...

   Aynı gökyüzü. Aynı toprak. Aynı su. Aynı güneş...

   Adamlar ve kadınlar tabii ki; süper stadyumlar inşa etti, çim zeminleri İran halısı!

   KKTC’de Atatürk’ün adını verdiğimiz stadyumun zemini nadas!

   Kıbrıslı deyişiyle, topun dümdüz cirileneceği tek bir sahamız yok...

   Peki neden?

   Bir tek nedeni var... Rumlar 1974 sonrası çalıştı. Biz ganimeti yedik.

   Rumlar iş yaptı. Biz çaldık.

   Rumlar çalıştı biz emekli olduk.

   Şimdi kına yakıyoruz...

   İzolasyon ve ambargo mu?

   Hepsi yalan. Hepsi mazaret...

   APOEL denen bir Kıbrıs takımı Şampiyonlar Ligi’nde son 16 takım arasına kalmayı başardı...

   KKTC mi?

   Londra Türk Toplumu Futbol Federasyonu’nun karması, KKTC Milli Takımı’nı bu yıl da yendi...

   Bilmem anlatabildim mi?