SİYASET

John Koenig: "Yeniden birleşme artık gerçekçi değil”

2012-2015 döneminde ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi olarak görev yapan John Koenig Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinin, şu anda masada olmadığına dikkat çekti, “daha önce savunulan çerçevede yeniden birleşme artık gerçekçi değil.” dedi.

2012-2015 döneminde ABD’nin Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi olarak görev yapan John Koenig Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinin, şu anda masada olmadığına dikkat çekti, “daha önce savunulan çerçevede yeniden birleşme artık gerçekçi değil.” dedi.

Koenig haftalık Kathimerini’ye verdiği özel söyleşide, 2012-2015 döneminde 3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis arasında ortak açıklama yapıldığını hatırlatarak “Anastasiadis Aleksander Downer’i kelimenin tam anlamıyla kovduğu için bu ortak açıklama Kıbrıs müzakerelerinin 2017’ye kadar süren son turunu başlatan ve Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın (Ada’yı) ziyaretini gündeme getiren bir dönüm noktasıydı.” dedi.

“Her şey 2017’de Crans Montana’da çöktü”

“2012-2015 dönemi şartlarının ümit verici olduğunu ve ortak açıklamanın özlü meselelerde gerçek bir ilerlemeye damgasını vurduğunu” söyleyen Koenig “ancak her şey 2017’de Crans Montana’da çöktü. O zamandan bu yana çözüm yönünde adım görmedim, samimiyetle, yeniden birleşmenin ufukta olduğunu zannetmiyorum. Yeniden birleşme, en azından önümüzdeki dönemde, muhtemelen de on yıllarca masa dışıdır. Bana göre daha önce savunulan çerçevede yeniden birleşme artık gerçekçi değil” dedi.

Koenig, Kıbrıslı Türklerin ve Rumların, sınırlamaları gevşeterek gündelik hayatlarını kolaylaştırabileceklerini, sınırların gevşetilmesinin ise sürekli takip edilmesi gerektiğini belirterek “İş birliği kritiktir. Kıbrıslı Rumlar inanıyor olabilirler ama daha iyi bir gelecek için gerçek dostları Kıbrıslı Türklerdir.” ifadesini kullandı.  Yangınlar, susuzluk ve kuraklık gibi Ada genelindeki çevre sorunlarının kapsamlı bir cevap gerektirdiğini belirtti.

John Koenig ABD’nin Doğu Akdeniz’deki müdahiliyetini net olarak “barış koruyucu” olarak tarif edemeyeceğine vurgu yaptı. “Ana hedeflerimiz İsrail’i korumak ve İran’ın nüfuzunu sınırlandırmak. Füzesavar savaş gemilerinin bölgede idame ettirilmesi de dahil faaliyetlerimizin büyük bölümü, 7 Ekim 2023’ten beri İsrail’e verdiğimiz destekten de anlaşılacağı gibi, bu hedefi güdüyor.” dedi.

“Türkiye daha bağımsız, çok yönlü bir dış politika izliyor”

Türkiye ile ilişkilerine de değinen Koenig “ilişkilerimiz sürekli değişiyor. Erdoğan döneminde Türkiye daha bağımsız, NATO’yla ve AB ile ilgili emellerine hiç uymayan, çok yönlü bir dış politika izliyor.” dedi, şunları da ekledi:

“Bu yaklaşım Türkiye için başarıydı ve ABD önlemek yerine sıklıkla tepki gösteriyor. Artık Ankara ile çok güçlü bağlarımız yok ve samimiyetle, ABD’nin Doğu Akdeniz’le ilgili daha büyük stratejisi olduğunu görmüyorum.”

-“Kıbrıs’la iş birliğini yükseltirken ülkelerimiz arasındaki ölçek farkını unutmamamız önemlidir”

Koenig ABD’nin Güney Kıbrıs’taki yasadışı ekonomik faaliyetlere yönelik çabasının, yalnızca Rusya’ya odaklanmayan geniş bir stratejinin parçası olduğuna işaret etti. “Bu konu yıllardır, hatta Tasos Papadopulos zamanından beridir bizi meşgul ediyor. Tasos Papadopulos, Yugoslavya savaşı dönemindeki şüpheli ekonomik faaliyetleri yüzünden fişlenmişti (flagged)" dedi.

“Bu dönemde gözlemlenen belirginlik, özellikle Rusların Avrupa bankacılık sistemindeki kötü faaliyetlerinin engellenmesi hedefinden kaynaklanıyor ki bu yaptırımlar politikamız ile aynı hizadadır ve Kıbrıs ekonomisinin temizlenmesine yardımcı oluyor.” diyen Koenig, şunları da söyledi:

“Vizelerin kaldırılması programı bu iş birliğinin, Kıbrıs’a fayda sağlayan olumlu bir sonucudur. Ancak bu ABD’nin politikasında geniş ölçekli bir değişikliğe damga vurmuyor.  Kıbrıs’la iş birliğimizi yükseltirken, ülkelerimiz arasındaki ölçek farkını unutmamamız önemlidir. 1 milyonluk bir ülke ile 350 milyonluk bir ülke arasındaki iş birliği muhtemelen Kıbrıs için ABD’den çok daha önemlidir.”