North Cyprus UK ailesine yeni katılan ben, her ay sizlere yeni konularla ulaşacağım. Köşenin adı konusunda çok düşünmedim çünkü, yazmak istediğim konuya bir sınırlama getirmek istemiyorum.
Dünyanın her yerinde, hergün, o kadar çok yeni gelişme oluyor ki…Ben de bunlardan dikkat çeken, mutluluk ya da hüzün veren, şaşırtan ve düşündüren başlıkları toplayıp, sizlerle paylaşmanın, en güzeli olacağını düşündüm.
Bu ay için seçtiğim konuya geçmeden önce, kendimi tanıtmak istiyorum. Ne de olsa, her ay zevkle takip ettiğiniz gazetemizde, artık birlikle olacağız.
Dünyanın en huzurlu adalarından birinde, Kuzey Kıbrıs`ta dünyaya geldim. Üniversite’de Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra master yapmak için Cardiff-Galler’e geldim. Ardından, bir yıl İstanbul barosunda staj yaptım ve sonraki yılı da çalışarak geçirdim. Şu anda da Londra da hukuk doktorası yapıyorum.
Umarım sizlerle uzun bir yolculuğumuz olur ve ben, dünyada yaşanan gelişmelerin yanı sıra, değişik yerlerde değişik kültürden insanlarla paylaştığım deneyimleri sizlere aktarma fırsatı bulurum. Lütfen siz de, gündeme getirilmesinden mutlu olacağınız konuları benimle paylaşın, ne de olsa ''köşe serbest''!...
Kısacık da olsa bu ay sizlere, geçtiğimiz günlerde bir Fransız arkadaşımla, uzun uzun tartıştığımız konudan söz etmek istiyorum.
2007 yılında, Fransa`daki Başbakanlık seçimlerinde aday olan Ségolène Royal, yürüttüğü seçim kampanyası süresince ev kadınlığı ve anneliğin, bir ''meslek'' haline getirilmesi gerektiğini savunarak, uzun süre tartışılan bir konunun kaynağı durumuna geldi. Ségolène Royal`in önerisinden bu yana zaman geçmiş olsa da, bu öneriye şiddetle karşı çıkanların ne gibi gerekçeler sunduğunu merak ettim ve Fransa`nın politik tartışmalarını yakından izleyen arkadaşıma sordum.
Cevap netti: ''Kadın anne olmayı da, ev kadını olarak yaşamayı da kendisi seçiyor. Devlet, dolayısıyla vatandaş, bu seçiminden ötürü, kadına neden ödeme yapsın ki?''
Bu soru karşısında düşündüm, acaba tüm anneler ve ev kadınları, kendi seçimleriyle mi ''o'' hayatları yaşıyorlar? Dünyanın en prestijli meslek gruplarına dahil olanlar bile, sabah 9 akşam 6 arası çalışırken, günün 24 saati, evin, erkeğin ve çocuğun tüm gereksinimlerini karşılayan kadına ödeme yapılmalı mı sorusu, neden şiddetle reddediliyor?
Ben, mantıklı bulduğum bu önerinin sadece Fransa`da değil, özellikle kadının ezildiği toplumlarda, ''tartışılması'' gerektiğini düşünüyorum...
Siz ne dersiniz?
Şimdiden, okumanın keyfini süreceğiniz, güneşin muhteşem enerjisinden bol bol yararlanacağınız bir yaz dilerim...
Pozitif kalın…