Gazetecilikte 62 yılı geride bırakan, toplumlararası çatışmalardan, müzakerelere, Barış Harekâtı’ndan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanına kadar Kıbrıs tarihindeki birçok önemli olaya tanıklık eden Akay Cemal, köşe yazılarıyla her gün okuyucuya ulaşmaya devam ediyor.

40’ıncı yaşını kutlayan KKTC’nin ilanını takip eden bir gazeteci olarak o günlerde yaşananları Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlatan duayen gazeteci Akay Cemal, Meclis’in önündeki heyecanı da, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın Sarayönü’ndeki konuşmasını da dün gibi hatırlıyor.

Konuşmasına devletin ilanından hemen önceni anlatarak başlayan Akay Cemal, şunları kaydetti:

“Federasyona açık, ancak Rumların ortaklığımızı kabul etmediği bir aşamadaydık. Fiiliyatları, davranışları ve müzakere masasındaki tutumlarıyla bunu ortaya koydular. ‘Amaç bizi müzakere masasına mahkum etmekti. Onlar devlet şapkasını giyip, bildikleri yola devam ederken biz toplum olarak kendi başımızın çaresine bakacaktık. Bu nereye kadar devam edecekti?..’ Dile getirilenler bunlardı…

Seran Aysal: İş kazaları denetimsizlik yanında ‘bana bir şey olmaz’ düşüncesi özetle kültürel bir sorun Seran Aysal: İş kazaları denetimsizlik yanında ‘bana bir şey olmaz’ düşüncesi özetle kültürel bir sorun

Uluslararası kuruluşlar, Türkiye’yi baskı altına almak için bir takım kararlar üretirken Rum tarafı egemenliğini adaya yaymak için Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yardımcı olunması için Birleşmiş Milletler’e çağrı yaptı. Bu, bardağı taşıran son damla oldu. Bu zihniyet değişmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceği, toplumun geleceğini garanti altına almak için ayrı bir devlet kurulması gerektiğiyle ilgili ortak bir görüş oluştu. Bizler de bu yönde çok yazılar yazdık.”

Bu görüşe karşı olanlardan da söz eden Akay Cemal, “Cumhuriyetin ilan edileceğiyle ilgili duyumlar doğru mu, Türkiye ile istişare edildi mi diye öğretmek isteyen bazı Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ve Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekilleri büyükelçiliğe gitmişti” dedi.

O günlerde toplumdaki tek gündemin bu olduğunu söyleyen Cemal, “Cumhurbaşkanı Denktaş, Rumların Kıbrıslı Türkleri baskı altına alarak kendilerinin istediği sözde bir çözüme zorlama amacında olduğunu dile getiriyor, kamuoyuna sık sık açıklamalar yapıyordu… Bu fikrin benimsenmesi için Fuat Veziroğlu ile de temasa geçmişti. Fuat Veziroğlu’nun TKP’de önemli bir rolü vardı.”

KKTC’nin ilanından bir gece evvel yaşananları da anlatan Cemal, şunları aktardı:

“O akşam Dr. Küçük’ün, Saray’a davet edildiğini öğrendik. Denktaş, o toplantıda herkesin görüşünü dinledikten sonra devletin sabahki meclis toplantısında ilan edileceğini söylemiş. Dr. Küçük bu toplantıda ‘İyi hoş, yarın devleti ilan ediyoruz da elektriği hallettiniz mi?’ diye sormuş. Bana göre, Dr. Küçük’ün sorusu anlamlıydı. O günden bu yana elektrik sorunumuz devam ediyor. Ben zaman zaman bunu yazılarımda da dile getiriyorum.”

KKTC’nin ilanıyla ilgili haberi, bir gece önce, çalıştığı gazetenin sahibi olan İsmet Kotak’tan aldığını söyleyen Akay Cemal, şunları aktardı:

“İsmet Kotak’ın Denktaş’la ilişkileri iyiydi ve o da devletin ilan edilmesini hararetli şekilde savunanlardandı. O gece dünyayla iletişim koparıldı. Türkiye üzerinde baskı kurulması, bu karadan dönülmesi ihtimaline karşı 14 Kasım akşamı telekomünikasyon susturuldu. Türkiye’de Kenan Evren dönemiydi… Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal seçimi kazanmış ama başbakanlık koltuğuna henüz oturmamıştı. Devletin ilanı böyle bir güne denk getirildi. Bana göre, bu da enteresandı. İnce bir ayar yapıldı. Her ne kadar Türkiye ile istişare edilmiş olsa da bazı güçlerin son dakika Özal üzerinde etkili olmasıyla geri adım atılabilir mi, bu da hesaplandı. Belki de iletişim kesilmese bir takım tehlikeler doğar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı önlenebilirdi...”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan edildiği Meclis toplantısını Genel Kurul Salonu’ndan değil, dışardan takip ettiğini söyleyen Akay Cemal, şunları da kaydetti:

“Müthiş bir kalabalık vardı dışarda. Köylerden insanlar gelmişti. ‘Yaşasın devletimiz, yaşasın cumhuriyet’ pankartları vardı. Karar, Meclis salonunda onaylandıktan sonra ayakta alkışlandı, oturum sona erince Denktaş, Dr. Küçük ve Osman Örek, o fotoğraflardan da bildiğiniz gibi, Meclis’ten halkı selamladı. Ahmet Akar’la Özcan Özcanhan’ın Dr. Küçük’ü omuzladığı hâlâ gözümün önünde…”

Sarayönü’nde de miting düzenlendiğini belirten Cemal, şunları söyledi:

“Denktaş, Sarayönü’nde uzun bir konuşma yaptı, başka yol olmadığını, Kıbrıslı Türklere kendi devletini kurmaktan başka çare bırakılmadığını söyledi. İletişim kanalları o sabah açılmıştı, haberi hazırladım. Temsilciliğini yaptığım Milliyet Gazetesi’ne de faksla geçtim. Dış Haberler Şefi Sami Kohen’den ‘Madem böyle bir şey olacaktı neden önceden bilgi vermedin’ diye fırça da yedim ama ben bize verilen talimata göre hareket ettim. Türkiye basınında bu konuyla ilgili tek satır yoktu. Bu haberden sonra Türkiye’den, diğer ülkelerden pek çok gazeteci buraya akın etti. Denktaş’la Osman Örek’le mülakatlar yaptılar. Rumlardan büyük tepki geldi. Gazeteler bunun kabul edilemeyeceğine dair sert manşetler attı. Sarayönü’ndeki mitingden fotoğraflar da kullanmışlardı.”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını takip eden gazeteci olarak, “Bizim de artık sığınacak bir devletimiz oldu…” mutluluğu ve gururunu yaşadıklarını söyleyen Cemal, bu sürece kolay gelinmediğini vurguladı.

Devlet kurulduktan sonra birçok gelişme olduğunu ancak bunları yeterli bulmadığını söyleyen Akay Cemal, şöyle devam etti:

“KKTC kendi ayakları üzerinde duramadı. Birtakım sektörlerde gelişmeler olmadı değil. İnşaatta, ticarette, sanayide, yükseköğrenimde dünyadaki gelişmeler izlendi, ona göre adımlar atıldı. Bunu kabul ediyoruz ama devletin hantal yapısı değişmedi, vatandaşın sorunlarına anında çözüm bulacak bir yapı oluşamadı. Bu konularda mesafe kat etmemiz gerek.”