3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, yeni yıl için yayımladığı mesajda geniş bir şekilde iç ve dış konulara değindi; görüşlerini ortaya koydu.

Eroğlu, “Kıbrıs konusunda ancak iki devletli bir çözüm olabileceğini” belirtti ve “bunun gerisine gitmenin Kıbrıs Türkü’nü süreç içinde sıkıntıya sokacağını, Anavatan Türkiye’yi büyük zarara uğratacağını” vurguladı.

“DEVLETE ZARAR VEREN İDDİALARDAN KURTULMA ZAMANI ARTIK GELDİĞİ HATTA GEÇİYOR”

Derviş Eroğlu mesajında, “KKTC’nin dünyanın en huzur içinde yaşanabilir yerlerinden biri olduğu gerçeğine zarar vermeyecek önlemleri alma, ülkenin nüfus yapısını iyi planlama, turizm, yüksek öğrenim ve konut sektörlerine yeni birer yol haritası çizme, altyapı sorunlarını tamamen çözme, kamuyu verimli hale getirme, devlete zarar veren iddialardan kurtulma zamanın artık geldiğini hatta geçmekte olduğunu” kaydetti.

Derviş Eroğlu mesajında şunları ifade etti:

Ulus ve insanlık olarak 2023 yılını olumu, olumsuz yanları, bizleri üzen ve sevindirenleri ile geride bırakıyor, yeni umutlar, olumlu, güzel beklentilerle 2024 yılına giriyoruz.

Bu vesile ile, daha güzel yarınlar için çeşitli konulara ilişkin görüşlerimi Halkımızla paylaşmayı 3’üncü Cumhurbaşkanı olarak görev biliyorum.

2023 yılında, 2020 ile 2022 yıllarında tüm dünyada etkili olan son 150 yılın en öldürücü salgınının olumsuz etkileri yavaş yavaş sarılır, dünya ve ülke ekonomimizde süratli bir normalleşme sürecine girilirken hepimiz memnun olduk ama Anavatan Türkiye’de şubat ayı başında meydana gelen asrın depreminde on binlerce kardeşimizin yaşamını yitirmesi 10 ilde, milyonlarca insanımızın evsiz kalması hepimizi derinden yaraladı, üzdü.

Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesi, hemen yanı başımızda Filistin İsrail savaşının başlaması ve halen devam eden savaşta şu ana dek en az yarısı kadın ve çocuklar olmak üzer 20 bini aşkın Filistinlinin İsrail saldırılarında yaşamlarını yitirmesi, binlerce Filistinlinin göçmen durumuna düşmesi Gazze’nin nerdeyse tamamen yıkılması duyarlı tüm insanlar gibi bizleri de kahretti.

Bu savaşın durdurulamaması, İsrail’in masum insanları, çocukları, kadınları öldürmesinin önüne geçilememesi bizlerin bir kez daha uygar ve insan haklarından, barıştan yana olduklarını ileri süren ülkelerin gerçek niyetlerini sorgulamamıza,  Kıbrıs konusunda da hatalı bir tutum içinde olan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün etkisini, yararını tartışmamıza neden olmuştur.

İşte bu BM’nin, Rum tarafı hala Kıbrıs Türkü’nün egemen eşitliği, ile uluslararası eşit statüsünü kabule yanaşmamasına rağmen Genel Sekreter’in bir özel temsilcisini Kıbrıs konusundaki görüşmeleri canlandırmak için çalışma yapmakla görevlendirmesi Devlet ve halk olarak üzerinde hassasiyetle durmamız, hata yapmamamız gereken bir dönemin başlamakta olduğunu göstermektedir.”

“KIBRIS KONUSUNUN ÇÖZÜLEMEMESİNİN SEBEBİNİN RUM TARAFININ TÜM KIBRIS’I HEGEMONYASI ALTINA ALMA, TÜRKİYE’Yİ KIBRIS’TAN ÇIKARMA, BİZİ AZINLIK DURUMUNA İNDİRGEME HAYALİDİR”

Mesajında “Oysa yaşanan süreçler ortadadır ve BM bu süreçlerin çökme nedenini çok iyi bilmektedir; Kıbrıs konusunun çözülememesinin sebebinin Rum tarafının tüm Kıbrıs’ı hegemonyası altına alma, Türkiye’yi Kıbrıs’tan çıkarma, bizi azınlık durumuna indirgeme hayalidir” ifadelerine yer veren Eroğlu şöyle devam etti:

“Hal böyleyken Türk tarafı asla egemen eşitliği ve Rum Devleti ile KKTC’nin eşit uluslararası statüsü kabul edilmeden masaya oturmamalı, Rumların bizi oyalamasına, KKTC’nin uluslararası görünürlüğünü artırma, tanınma yolunda ilerleme çabalarımıza set çekmesine izin verilmemelidir.

Kıbrıs konusunda yeniden federasyonu görüşmek, Crans Montana veya Berlin’de kalınan yerden görüşmelere devam etmek mümkün değildir.

Ben dahil tüm KKTC Cumhurbaşkanları Rum tarafı ile her konuyu görüştük, tartıştık ve hepimiz de gördük, zamanı geldiğinde itiraf ettik ki Rum tarafının bizimle bu adanın yönetimini ve nimetlerini hakkaniyetli bir şekilde paylaşma niyeti yoktur.

Dolayısı ile Kıbrıs’ta çözüm;  var olan gerçeklerden hareketle iki Devletli olabilir. Bunun gerisine gitmenin Kıbrıs Türkü’nü süreç içinde sıkıntıya sokar, Anavatan Türkiye’yi büyük zarara uğratır.

Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’ın geride bırakmakta olduğumuz yılın Eylül ayında BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada 2022 yılında yaptığı konuşmadaki gibi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmen tanınması çağrısında bulunması Türkiye’nin Kıbrıs konusunda geri adım atmayacağını göstermesi bakımından çok önemli ve değerlidir.

KKTC’nin Türk Devletleri Örgütü’ne ( TDT) gözlemci üye olmasının ardından 2023 yılında bir çok Bakanımız ve üst düzey bürokratımızın TDT toplantılarına katılması, Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın TDP zirve toplantısı için Azerbaycan’ı , Ekonomik İşbirliği Teşkilatı zirve toplantısı için Özbekistan’ı ve ikil temaslar çerçevesinde Kırgızistan’ı ziyaret etmesi , Yeni Azerbaycan Partisi, AK Parti ile UBP arasında bir işbirliği protokolü imzalanması yeni politikanın sabredilir ve kararlı olunursa başarılı olacağının kanıtlarıdır”

“HALK OLARAK EN BÜYÜK GÜCÜMÜZ DEVLETİMİZ VE ANAVATAN TÜRKİYE İLE OLAN, KOPMAZ, KOPARILAMAZ KARDEŞLİK BAĞLARIMIZDIR”

Kıbrıslı Türklerin halk olarak en büyük gücünün KKTC devleti ve Anavatan Türkiye ile olan, kopmaz, koparılamaz kardeşlik bağları olduğunu ifade eden Eroğlu şunları kaydetti:

“Bu ikisine sahip çıktığımız, gereken değeri verdiğimiz sürece başarılı olacak her geçen gün hedeflerimize biraz daha yaklaşmış olacağız.

Hedefimiz ise nettir; Devletimiz ve haklarımızla uluslararası camia içinde hak etiğimiz yeri almak, Halkımızı demokrasimizden asla ödün vermeden, çağdaş devletlerin Halklarının eriştikleri yaşam kalitesine ulaştırmak.

Tabi ki, bu hedefe sadece Kıbrıs konusunda doğru politika izlemekle varamayız.

İstenen ekonomik gelişmişlik seviyesine ulaşmamız için iç siyasetimizde artık gerekli bazı adımlar atmamız, var olan soruların asgariye indirmemiz, üretmemiz ve çok çalışmamız kaçınılmazdır.

İç güvenliğimizi sarsmayacak şekilde, ülkemizin dünyanın en huzur içinde yaşanabilir yerlerinden biri olduğu gerçeğine zarar vermeyecek önlemleri almak ve nüfus yapımızı iyi planlamak suretiyle turizm, yüksek öğrenim ve konut sektörlerimize yeni birer yol haritası çizmemiz, planlı kalkınmamız zamanı artık gelmiştir, hatta geçmektedir.

Halkımızın beklentileri doğrultusunda adaletli gelir dağılımına, Devletin vergi gelirleri başta olmak üzere gelirlerinin artırılmasına, Devlet mallarına gereken önem verilmesine gereken hassasiyet gösterilmelidir.

Gençlerimiz için sosyal konut yapımına gidilmesi kaçınılmazdır; Devlet bir an önce ilgili projeleri halkla paylaşmalı ve alacağı tepkileri değerlendirerek projeleri uygulama yoluna gitmelidir.

Yeni Ercan Havalimanın devreye girmesi, Türkiye ile KKTC arasında elektrik enerjisi için enterkonnekte bir sistem kurulması için adımlar atılması gayet olumludur.

Gelinen aşamada KKTC artık, Anavatan Türkiye’nin de desteği, kendi iç kaynakları ile gerek hastane, gerekse, okul, yol kanalizasyon, çevre, imarlı kalkınma alanlarındaki sorunlarını geride bırakmış olmalıdır.  

Hep vurguladım yine vurgulayacağım; kamuda çağdaş adımlar atmalı, halkımıza verdiğimiz hizmetin seviyesini, etkinlik ve verimliliğini yukarılara çekmeliyiz.

Özel sektör desteklenmeli, bilişime, üretime, doğru yatırımlara yönlendirilmelidir.

Devletimizi olumsuz etkilemekte olan iddiaların ortadan kalkması için tüm kurumlarımız, hükümetimiz, Devletimiz gereken adımları atmalı, herkes halkımızın, Devletimizin çıkarlarını her şeyin önüne koymalı, asla yanlış işler yapmamalıdır.

2024 yılı içinde bizlere üzerinde özgür biçimde, güven içinde yaşadığımız bir Devlet kurma imkanı sağlayan Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yılını kutlayacağız. Bu çok önemli olayı da iyi değerlendirilerek genç kuşaklarımızın yakın tarihimizi, bugünlere nasıl geldiğimizi milli davanın geçirdiği aşamaları iyi bilmeleri mutlaka sağlanmalıdır.

Unutmamalıyız ki tarihini bilmeyen, milli davasına sahip çıkmayan milletlerin tarihlerini ve kaderlerini gün gele başka milletler belirler.

Hepimizi üzen, endişelendiren trafik sorunları üzerinde çok daha fazla durulmalı, yol güvenliğimizi artırıcı adımlar atılırken, kurallara uyulması, alkollü veya yasak madde içilmesi sonrası araç kullanılmasının önüne geçilmesi için denetimlere ağırlık verilmeli, bu yaşamsal konuda asla tavizkar bir tutum izlenmemelidir.

Artan suçlar, geciken adalet, sosyal medyada yaşanan olumsuzluklar hepimizi üzmektedir.

Adaletin sorunlarının çözülmesine, sosyal medyanın zararlı etkilerinden toplumu korumaya,  gençlerimiz başta olmak üzere Halkımızı kötü alışkanlıklardan uzak tutmaya, spora, sanata, kültürel faaliyetlere yöneltmeye gereken ağırlık verilmelidir.

Bu duygu düşüncelerle 2024 yılının başta Anavatan Türkiye olmak üzere tüm dünyaya ve ülkemize, barış, huzur, sağlık, mutluluk getirmesini diler, çok değerli milletimize, halkımıza sevgi ve saygılarımı sunarım.”