GÜNDEM

CTP Kadın Örgütü “Bakımı Etik ve Hak Olarak Yeniden Düşünmek” başlıklı panel düzenledi

Kadına yönelik şiddette, kadın sığınma evi ve adli yardım desteği başvurularında ciddi artış olduğunun altını çizen Derya, kamu anaokul sayısının yetersiz olduğunu rakamlarla ortaya koydu.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Kadın Örgütü, Girne Dome Otel’de “Bakımı Etik ve Hak Olarak Yeniden Düşünmek” başlıklı panel düzenledi. Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen panele CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Genel Sekreter Asım Akansoy, Kadın Örgütü Başkanı Doğuş Derya, birçok milletvekili ve partili de katıldı. Panelde Prof. Dr. Yakın Ertürk, “Bakımı Etik ve Hak Olarak Yeniden Düşünmek” konulu sunum gerçekleştirdi. Etkinlikte açılış konuşmasını gerçekleştiren CTP Kadın Örgütü Başkanı ve Milletvekili Doğuş Derya, özellikle son dönemde, genişletilen, piyasalaştırılan ve özelleştirilen sağlık hizmetleri nedeniyle bakım krizi üzerine tartışmaların yoğunlaştığını vurguladı. 

Derya: Yaşlı bakım evlerinin kapasite ve niteliği yetersiz
CTP Kadın Örgütü Başkanı ve Milletvekili Doğuş Derya, CTP Kadın Örgütü olarak bir buçuk yıl önce ülkede sosyal politikalar alanında durumun ne olduğunu öğrenmek amacıyla bir çalışma başlattıklarını anımsattı. Bu kapsamda kadın, çocuk, yaşlı , engelli, bakımıyla ilgili ve genel olarak bu konulara ayrılan kaynaklarla ilgili veri toplamaya başladıklarını kaydeden Derya, veri sağlama konusundaki eksikliklerden söz etti. Doğuş Derya, Sosyal Sigortalar Dairesi, Çalışma Dairesi, Sosyal Hizmetler Dairesi, yaşlı bakım evleri, kreşler, anaokulları, Lefkoşa Çocuk Yuvası ve SOS Çocuk Köyü gibi konuyla ilgili birçok alanı dolaşarak, bir veri tabanı oluşturmak amacıyla çalışma başlattıklarına işaret etti. Türk Lirası’ndaki değer kaybıyla kadın işsizliğinin derinleştiğinin altını çizen Derya, kamu ve özeldeki yaşlı bakım evlerinin kapasite ve niteliğinin yetersiz olduğunu belirtti. Çocuk yuvalarının durumunun iç açıcı olmadığını söyleyen Derya, 0-3 yaş için kamu kreşlerinin bulunmaması nedeniyle asgari ücretle çalışan annelerin çocuklarını özel kreşlere göndermekte zorlandığına dikkat çekti. Kadına yönelik şiddette, kadın sığınma evi ve adli yardım desteği başvurularında ciddi artış olduğunun altını çizen Derya, kamu anaokul sayısının yetersiz olduğunu rakamlarla ortaya koydu. Derya, fakirleşmeyle birlikte, kamusal eğitimle ilgili ihtiyacın da arttığını vurguladı. Doğuş Derya, yaptıkları çalışmanın bilgilerinin, sosyal politikalar raporunda yayınlanacağını da dile getirdi. Ülkede bu çalışmaları yaparken diğer yandan da dünyadaki kadın hareketinin ne tartıştığı konuları takip ettiklerine vurgu yapan Derya, özellikle son dönemde, genişletilen ve piyasalaştırılan ve özelleştirilen sağlık hizmetleri nedeniyle bakım krizi üzerine tartışmaların yoğunlaştığının altını çizdi. Doğuş Derya, devletin bakım alanından çekilmesiyle büyüyen sosyal sorunların , Kıbrıslı Türkler için önemli bir gündem maddesi haline geldiğine vurgu yaptı.

Ertürk: İstenilen noktada değiliz
Etkinlikte, Prof. Dr. Yakın Ertürk’ün “Bakımı Etik ve Hak Olarak Yeniden Düşünmek” başlıklı sunum yaptı. Ertürk, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü gibi uluslararası nitelikli özel günlerin, farkındalık oluşturmak, insanları mobilize etmek, sorunların muhasebesini yapmak gibi önemi olduğuna dikkat çekti. Söz konusu özel günlerin, siyasal irade ve kaynakları harekete geçirmek gibi konularda da büyük önem taşıdığına işaret eden Ertürk, 25 Kasım’ın 1999 yılında Birleşmiş Milletler’de Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan edildiğini anımsattı. Ertürk, buna rağmen bugün hala istenilen noktaya ulaşılamadığına dikkat çekti. Türkiye’de son yıllarda kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddette, büyük artış olduğunu ifade eden Ertürk, şiddetle mücadelede uygulanan yöntemlerin yeniden ele alınması gerektiğine dikkat çekti. 29 Ekim tarihinin de geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler tarafından “Bakım ve Destek Günü” ilan edildiğini hatırlatan Ertürk, bakım konusunun şiddetle mücadeleye ivme kazandıracak, umursayan, kollayan bir dünya yaratmaya yönelik sosyal politikaların önünü açacak kritik bir konu olduğunu vurguladı. 2017’de yayınlanan "Bakım Manifestosu"nun, pandeminin ilk yılında Türkçeye çevrildiğini dile getiren Ertürk, manifestonun, evrensel bakım için kollektif ve müşterek bir yaşamın mümkün olduğunu iddia ederek bunu yaratmanın yollarını gösterdiğini dile getirdi. Pandemi döneminde hizmetlerin kesintiye uğramasıyla bakım krizinin patlak verdiğini kaydeden Ertürk, 1970’lerden beri sosyal devletin geri çekilmesi,denetim gücünün azalması, neoliberal özelleştirme politikalarının gündeme gelmesi gibi nedenlerle, gerek insanın refahı, gerek ekolojik sistem, doğa, insan, tarım, gıda dengesi gibi konuların da alarm verdiğine dikkat çekti.