Borcumuz Çocuklarımıza

1925 yılında Cenevre’de yapılan Çocukların Refahı için Dünya Konferansı’ndan sonra, Uluslar arası Çocuk Günü fikri ortaya çıkmıştır. Çocuklar arasında ortak duyguların oluşmasına öncelik eden bugün, Dünya’nın çeşitli yerlerinde 1 Haziran’da kutlanmaktadır. 

Peki tüm özel günlerde düşündüğümüz gibi, çocuklarımıza verilen değer de bir güne sığdırılabilir mi? Tabi ki hayır. Çocuklarımızın gerek kişilik, gerek bedensel, gerek zihinsel kısaca  tüm gelişim alanlarında kendine yeter, kendini gerçekleştirmiş bireyler olarak yetişmeleri için bir gün değil her gün canla başla çalışmalı ve verimli etkinlikler ortaya koymalıyız.

Günümüz koşulları düşünüldüğünde ise çocuklarımızın teknoloji ile iç içe büyüyen, bunun getirdiği olumsuz etkiden dolayı da dostlukların kısa sürede tükendiği, çevresine duyarlı olmayan, çevre ve kent sevgisinden uzak bireyler yetiştiğini görmekteyiz. Peki bu durumdan sadece teknolojiyi sorumlu tutmak doğru mudur?

Çocuklarımızı topluma kazandırmak, kendi aralarında sevgi bağı oluşturmak, bir bütün olarak geliştirmek için yerel yönetimlere çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Bizim kentimizde yerel yönetimlerin bu konuda duyarlı olduğunu söylemek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Çocuklarımızın birbirleriyle ve aileleriyle vakit geçirebilecekleri yer ve mekanlar sınırlı sayıda hatta yok denecek kadar az. Oysaki çağdaş ve gelişmiş kentlerde çocuklar için yapılan etkinlik ve oluşturulan oyun ve eğlence alanları çocuklara ve dolayısıyla geleceğin gençlerine verilen önemin bir göstergesidir. Tabi ki ülkemizde de çocuklar adına folklör, dans vb. etkinlikler yapılmaya başlanmıştır. Ancak üniversite kenti olarak Gazimağusa’da bulunması gereken, çocuk gelişimine çok büyük katkı sağlayacak eksikliklerden biri de Bilim ve Teknoloji merkezidir. Bilim ve Teknoloji sürekli ilerlemekte ve gelişmektedir. Değişen dünya koşullarına uyum sağlamak, çağdaşlaşmak ve yenilikleri takip etmek adına çocuklarımızın yeniliklerle iç içe olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra çocuklarımızın çocukluklarını yaşayabilecekleri parklar, eğlence mekanları ve sportif faaliyetler göze çarpan en önemli eksikliklerdir. Bu eksiklikler giderilirken toplumun tüm kesimine hitap etmeli, dar gelirli kişilerin de çocuklarıyla ve çocukların da birbirleriyle iletişim içinde olmalarına dikkat edilmelidir. 

Başka göze çarpan bir durum ise Gazimağusa’da giderek artan ve  küçük yaşlara inen uyuşturucu kullanımıdır . Bu durum da gösteriyor ki çocuklarımız adına yanlış giden bir şeyler var. Çağdaş belediyecilik anlayışında kurulan aile psikolojik danışmanlık merkezleri aslında tam da bu noktalarda ailelere rehberlik etmekte ve problemli aile ve çocukların yaşamlarına çözüm önerisi getirmek adına hizmet vermektedir. Peki bizim kentimizde böyle bir yardımlaşma söz konusu mu?

Küçük yaştan başlayarak kentte, ailelerimizin, öğretmenlerimizin, kent yönetiminin zorunlu olarak gerçekleştirmesi gereken en önemli şey, çocuklarımıza çocuk olduğunu hissettirerek, onlara çocukluklarını yaşayabilecekleri imkanlar sunarak ve  yaşanası bir toplum için el ele vererek birlikte çocuklarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak olmalıdır. Unutmayın hepimiz bir zamanlar çocuktuk. İçinizdeki çocuk hala daha varsa, biraz olsun empati kurarak çocuklarımızı anlayalım ve çocukluklarından kalma keşkelerinin olmasına izin vermeyelim.