"Bir yerlere gelmek"

"Herkes bir yerlere geldi, sen hala..."

Genellikle gençlik yıllarında duyulmaya başlayan ve "o yerler"e gelindiğinden emin olana kadar işitilen cümledir. Bir değişik versiyonu da "sen büyüyünce ne olacaksın?" sorusudur ki burada, geldiğin yerle olduğun şey aynı anlama gelir.

Tehlikeyi tekrar ediyorum. "Geldiğin yer" ile "olduğun şey" aynı anlama gelir. Seni sen olarak görmeyen, ya da senin kim olduğunu merak bile etmeyen toplumlarda, insanı yalnızlığa sürükleyen, depresyona iten en büyük sebeplerden birinin, bu şiddetle karşı çıkılası algı olduğunu düşünürüm hep. 

Insanlara makamlarından dolayı saygı duymanın, sıfatlarından dolayı kolayca kabul etmenin nedeni olarak görürüm ve hep-çok iğrenirim bu durumdan. Dünyadaki en büyük ayrımcılığın bu şekilde yapıldığını gözlerim sık sık... 

"O yerler"e gelmiş insanların "olmuş" olduğunu kabul edecek kadar dar görmenin, sığ düşünmenin, çoğu zaman içi boş olan koltukların havayla kabartılmasına benzetirim. Nedenini, nasılını sorgulamadan kabul edilen gerçeklere... Sorgulanmıyor oluşu gerçeği değiştirmeyecek olsa da, o gerçeğin değerini oldukça etkileyebilir. "Olmuş sayılan"I ortadan kaldırmasa da ne kadar olduğu konusunda fazlaca fikir verebilir.

Kimin nerede olduğundan çok oraya nasıl geldiğinin hikayesidir oysa aslolan. Boşuna dememişler "varış noktası değil yolculuktur sayılan" diye. Yolculuk sırasında gördüklerini, duyduklarını, tanıdıklarını yorumlayış şeklindir seni sen yapan. Yolda kırdığın kalpler kadar kötü, mutlu ettiklerin kadar da iyisindir. 

Adını ne koyarlarsa koysunlar, insanların yakıştırdığıdır yüzün. İçin bambaşka isterken, hala "o yer olmak" için çabalıyorsan da kaçırdığındır; yol. Aslolan o yol. Feda edilmeyecek kadar uzundur aslında, genelde "ne kadar hızlı geçiyor" diye konuşulsa da hakkında. 

Ne kadar gerçek olduğun, sadece istediğin yoldan, sadece istediğin gibi ve sadece istediklerinle yaptığın yolculuktan bellidir. Ne kadar dürüst olduğunsa sadece kendine anlattıklarından...

Sadece biteceği kesin olan o yolda, olmak ya da olamamak. İşte bütün mesele bundan ibaret. Ya sensindir ya da "o yer". En güzeliyse, istediğin o yere sen olarak gelmek ve koltuğun seni doldurmasına izin vermeden yerleşmek o adını seçtiğin koltuğa.

Büyümeye çalışanlar ya da hiç büyümeyecek olanlar! Tehlike "olduğun"la "geldiğin yer" arasındaki farksızlıkta! En büyük farkınsa, sadece sen olmandandır!