Bir tek dileğim var; bencil olma yeter


Öyle çok iyi gözüktüğüme bakma. Aslında hiç bir işe yaramıyorum. 


Sabah kalkıyorum mesela, yüzümü yıkayıp, kahvaltı ediyorum. Sonra evi şöyle bir toparlayıp, işe gidiyorum. Çok çalışıyorum ki çok iyi yaşayabileyim. Sevgilimle yemek yiyorum sonra. Temiz bir yerde, güzel bir yemek.


Cildime zarar vermeyecek makyaj malzemeleri kullanıp, yine zarar vermeyecek temizlik ürünleriyle dönüyorum gerçek halime. Yatıyorum, 8 saat uyumaya özen gösteriyorum genç kalmak için. Bir de meditasyonu aksatmıyorum, hiç stres yapmamak için.


Senede 10 gün falan tatilim var. Ya lüks bir otelde konaklıyorum, ya da çok çılgın olmak istemişsem o sene, hiç görmediğim bir ülkeye gidiyorum. Düşünsene, bilmediğin şehirlerde dolaşmak, ne macera!


Hayatım bu noktaya gelsin diye de az uğraşmadım ama. Kolay olmadı en güzel kıyafetleri, çantaları alabilmek, en kaliteli ürünlerle beslenebilmek. Dünyanın o en şanslı yüzdeliğine katılmayı başardım. Kolay olmadı ama. Bencil olmak, olabilmek için tüm algılarımı kapatmam gerekti. Tüm gerçeklere sağır olabilmek zaman aldı. Kör olmak içinse saatlerce içi boş, bomboş şeylere bakıp durmam gerekti. Yaptım ama!


Kör ve sağır oldum sonunda arda kalan yüzde seksene. Nasıl mı? Dur veriyorum sırrımı. Dinle. Demiştim ya işe gitmeden evi şöyle bir toparlıyorum diye. İşte orası önemli. Evimin dışında kalan pislik beni ilgilendirmiyor. 


Dünyada hergün pis içme suyu tüketmek zorunda kalan beş bin insanın ölüyor olmasına sağır, bir milyar insanın da sağlıklı içme suyuna erişimi olmadığına kör olacaksın.


Dünyada silahli kuvvetler giderlerine, gelişmekte olan ülkelere yardım için harcanandan on iki kat daha fazla para harcanmasına sessiz kalacaksın. Tabii dünyada bir milyar kişinin aç olmasına da...


Liste uzun sıkılıyorum yazarken ama... Her sene 130000000000 (nasıl yazılır ki bu kadar çok sıfır) metre kare ormanın kaybolmasına "amannn" deyip geçeceksin. Soyları doğal oranından bin kat daha hızlı tükenen canlıları sanki hiç varolmamış sayacaksın.


Bir de et, tavuk, balık, artık her neyse yemeyen şu vejetaryenlerin sebeplerine hiç kulak asmayacaksın çünkü asarsan, alınıp satılan hububatın yüzde ellisinin fabrika hayvanlarını beslemek için kullanılmasına, dolayısıyla ekilebilir toprağın yüzde kırkının uzun süreli hasara maruz kalmasına ve balıkçılık sahalarının dörtte üçünün tükenmiş olmasına çok kafayı takarsın, değmez. Kırışırsın sıkıntından.


Kafana takmayacaksın ama en azından bil diye söylüyorum, yazın yandın ya sıcaktan deliler gibi, hep bu sebeplerden...Son 15 seneki sıcaklık, kaydedilen en yüksek sıcaklık dereceleriymiş, ondan öyle kalp krizi geçirecek gibi olmuşuz. Kuzey Kutbu'ndaki buz kırk yıl öncesine kıyasla yüzde kırk daha inceymiş. Buz bile erimiş desene biz nasıl yanmayalım. Zaten büyük şehirlerde sık sık çıkan yangınların da sebebi buymuş. 2050'ye kadar iklim şartlarından dolayı göç etmek zorunda kalanların sayısı en az iki yüz milyonu bulacakmış.


Aman neyse, içim sıkıldı. Sen dünyadaki kaynakların yüzde seksenini kullanan yüzde yirmilik gurubun içinde misin? İçindesin. O zaman "gerçek dünya"nın sınırları olmadığına kulağını, gözünü kapatacaksın. Yoksa komşun sürünürken sen öyle güzel güzel yaşayamazsın!